Before Sunrise-Before Sunset


geçenlerde yine canım sıkkındı her zaman ki gibi...ben de böyle zamanlarda en sevdiğim filmleri tekrar tekrar seyrederim,neden bilmem ama görmediğim ayrıntıları görmek hep hoşuma gitmiştir.benim favori  film ikilemesinden before sunset'i izledim ilk önce bu sefer.aklıma birden niye daha önce bu filmlerden blog'umda bahsetmediğim konusu aklıma geldi ve işte karşınızdayım :)

ilk olarak bu film hakkında erkekleri uyarmalıyım bu film gerçekten sadece diyaloglardan oluşmaktadır yani muhtemelen canınız sıkılacaktır onun için sizlere önermiyorum bu güzel filmi.siz gidin vurdulu kırdılı filmler seyredin,sonra sevgililerinizi-eşlerinizi sallamayın ne gerek var,nasılsa onlar sizin için herşeyi düşünür,süprizleri onlar size yapar,hatta sizin için düşünür bile :)

before sunrise 1995 yapımı senaryosu Richard Linklater&Kim Krizan tarafından oluşturulmuş ve Richard Linklater tarafından yönetilmiş.2004 yapımı devam filmi before sunset'de ise yazar kadrosuna iki filmin de başrol oyuncuları ethan hawke ve julie delpy de katılmış.

ilk film de amerikalı jesse(ethan hawke) madrid'de okuyan kız arkadaşını görmeye gider fakat artık kız arkadaşının onu istemediğini anlar ve bulduğu ilk ucuz uçuşun viyana'da olması nedeni ile tren ile viyanaya seyahat etmektedir,fransız celine(julie delphy) ise budapeşte'deki büyükannesini ziyaretten dönmektedir.
ve herşey trendeki çiftin kavgası ile başlar...


bu filmi izlediğim de hep kaderin bir gün de bana böyle güzel rastlantılar getirmesini dilemişimdir.gerçi celine her ne kadar jesse'ye bilerek karşı koltuğuna oturduğunu söylese de...bazen kendi kaderimizi kendimiz yazıyoruz kısmı da buraya ait sanırım.trende başlayan konuşma sonucu birbirlerinden etkilendikleri belli olan çift jesse'nin tren'den inerken içine dert olup celine'e trenden inip bir gün boyunca viyanayı gezmeyi ve zaman geçirmeyi teklif etmesiyle bütün bir gün viyana'da tam anlamıyla dürüstlüğe dayanan ve çok eğlenceli bir sohbete dönüşür.



beni en çok bu film de etkileyen şeyler diyalogların dikkat çekici şekilde akıcı olması ve özellikle içeriği,filmin müziği ve de şehrin güzelliği olmuştur hep.filmin ana teması bence masumca olmayan şeylerin,masumlukla anlatılabilmesi.

dediğim gibi bu sefer izlemeye before sunset'den başladım böyle yapınca 9 sene de insanların birçok değişimine de şahit oldum.julie delphy ilk filmde jesse'nin dediği gibi gerçekten de "botticelli'nin meleği"kadar hala güzeldi,ama canlandırdığı celine ilk filmde jesse'nin devamlı yaptıklarını,söylediklerini mantıksal sözlerle çürüttüğü,hayallerine artık eskisi kadar güvenen,güzellikleri gören celine değildi.aşkları,yaşadıkları artık onu jesse gibi gerçekçi yapmıştı.ne ilk filmin sonu ne de ikinci filmden çok fazla bahsetmek istemiyorum eğer izlemek isterseniz diye.dediğim gibi uzun diyaloglarla dolu bir film bu tavsiyem gerçekten zaman ayırabileceğiniz bir günde seyretmeniz ve diyalogları takip etmeniz,emin olun sizden birşeyler götürmeyecek aksine yeni şeyler ekliyecektir :)
iyi seyirler












bu da benim fikir oluşturması açısından bulduğum bir mini klip,filmin en güzel kısımları ve de şarkısından oluşan...

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

© the missing moments
Maira Gall