ıhlara vadisi/ıhlara valley gezim :)

selam,
resimden de anlaşıldığı üzere dün ıhlara vadisindeydim.daha önce bir kere daha gelmiştim bu güzel yere ama bu sefer daha doyumluk ve seyirlik gezme şansına eriştim bir de gönlümce bir sürü fotoğraf çektim blog'da kullanmak üzere :)

dün öğlen saatlerinde niğde'den yola çıktık.yaklaşık 1.5 saatlik yol sonunda hasan dağı'nın seyrinde sade bir yolculuk geçirdikten sonra ıhlara vadisi'ne vardık kuzenimle.

Girişte 5 tl istediler,bana açıkçası çok fazla geldi bu ücret.ayrıca öğrenci ayrımı da yapmadılar.eğer bu ücretin bu güzel mekanı korumak ve güzelleştirmek adına alındığını bilseydim hiç gocunmazdım.vadiyi gezmeye başladıkça yine kendimden utanmaya başladım bir Türk ve bu mekana ev sahipliği yapan bir ülkenin vatandaşı olduğumdan.neden derseniz ne düzgün bir girişi çıkış mekanı var ne de içeride ki tarihsel mekanları korumaya yönelik önlemler.zaten gezdikçe içiniz acıyor diyebilirim.kişi başı alınan 5 tl ile oraya gayet de güzel bir inişi ve çıkış sistemi yapılabilirdi çünkü sağlıklı olduğunu düşündüğüm ben bile geri çıkarken kendimi yukardaki banklardan birine attım soluk soluğa ;peki ya yaşlılar ya da engelli kişiler ne olucak?onların burayı görmeye hakkı yok diye düşünülmüş sanırım.diğer bir mesele da tarihsel mekanların korunamaması.ilk dikkat çeken her kilise girişinde lütfen flaş kullanmayınız yazısı peki bunu yazanlar acaba içeride ki kilise süslemelerine yapılan isim kakmalarını görmemişler mi acaba ?flaş bunun yanında bir hiç resmen!adamlar üşenmeden tavanlara bile isimlerini yazmışlar,feci şekilde şaşırdım.işte o alınan 5 liralar ile burdaki her kiliseye bir görevli tayin edilebilirdi bence.bir de ışıklandırma yapılabilirdi çünkü kiliselerin resimlerini ancak öyle görebilirsiniz.neyse ben daha çok canınızı sıkmadan güzel olan şeylere geçeyim yoksa konuşulacak çok şey var...

ilk olarak bu vadinin oluşumunu anlatmakla başlıyayım:Ihlara Vadisi, Hasandağı volkanından püskürtülen lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan cemal şekilli bir vadidir. Melendiz çayı, milyonlarca yıllık bir sürecin sonunda, 14 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 110 metreye ulaşan kanyon görünümlü bu vadiyi meydana getirmiştir. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen "Potamus Kapadukus" denilmekteydi. 14 km uzunluğunda ki vadi Ihlara'dan başlar, Selime'de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100 -150m dir(1).
Yaklaşık 400 merdiven kadar inerek giriş yaptık ıhlara'ya.ilk olarak ağaçaltı kilisesi var girişte hemen sağ tarafta kalıyor.söylenenlere göre bu kilise'nin girişi aslında yerin biraz daha altındaymış ve yapılan resimler samanlarla çizilmiş.






















bu kilise'den çıkınca görülen ilk güzel şey melendiz çayı.ben daha önce buraya geldiğimde sanki biraz daha fazlaydı su miktarı küresel ısınma sağolsun...buranın yerleşim yeri seçilmesinde de bu çayın etkisi var tabii.ıhlara vadisinde gezilebilecek resimleri korunmuş 6 tane kilise var ben bu sefer sadece 3 tanesini gezebildim.










ilk olarak ağaçaltı kilisesini gezdikten sonra vadi boyunca yürüyüşe çıktık ben rahat olacağını düşündüğüm için düz ayakkabılar giydim ama burası için en uygun ayakkabı türü tabii ki spor ayakkabılar çünkü gezdiğiniz yerler inişli çıkışlı ve genellikle toprak kaymak istemiyorsanız iyi bir ayakkabı tercih edin derim.

uzun bir yürüyüş sonrası bıkmadan devam ederseniz çok şirin bir gözlemeci sizi bekliyor olacak burada ki en önemli konu da mekanın bazı yerlerinin temizliği olacak ,ben bir çok iyi mekanın yerinden temiz buldum diyebilirim :) biz biraz şanssız çıktık dün çünkü gözleme kalmamıştı.tam çaylarımız geldi ki yan taraftan bir ses geldi bizim bir gözlememiz fazla isterseniz verelim diye,yaşasın güzelim memleketim insanları :)bir tane peynirli gözlemeyi paylaştık,çaylarımızı içtik ve geri dönüş yoluna girdik.


geri dönüşte de ilk olarak yılanlı kiliseye girdik.ağaçaltı kilisesinden biraz daha büyüktü bu kilise.resimleri de daha belirgin.isminin yılanlı olmasının sebebi duvarındaki yılanların saldırısına uğramış dört çıplak günahkar kadınla ilgili sahneden dolayıymış. Sekiz yılanın saldırısına uğrayan birinci kadına ait kitabe tahrip olduğundan suçu anlaşılmamaktadır. Yılanlar ikinci kadını çocuğunu emzirmediği için göğsünden, üçüncü kadını yalan söylediği için ağzından, dördüncü kadını itaat etmediği ve söz dinlemediği için kulaklarından ısırmaktadırlar.biraz korkutucu bir de içi karanlık olduğundan daha da korkutucu diyebilirim :)
























bu fotoğraflarda yazının başındaki şikayetlerimi daha iyi anlayabilirsiniz...



yılanlı kilise çıkışı minik bir kertenkeleye de selam verdikten sonra bir de sümbüllü kiliseye baktım.kilise ye çıkmak için o merdivenler nasıl zor geldi anlatamam gezi sonu olduğu için ayaklarımda hal kalmamıştı...bir daha ne zaman gelebilirim bilmiyorum diyerek kendimi motive ettim ve onu da görmüş oldum böylece ...







işte bir gezim de böyle geçti geri çıkışı pek anlatmasam daha iyi olur sanırım o merdivenler beni mahvetti.yazımı da gezerken çektiğim fotoğraflarla sonlandırayım:)

















































*(1)vikipedi'den alıntı'dır.

ice age:dawn of the dinosaurs-buz devri:dinozorların şafağı

selam,
bugün acayip keyif aldığım bir animasyon filmine gittim.herkesin başlıktan ve afişten anlayacağı gibi ice age serisinin 3.cü filmi "dinozorların şafağı".filme girmeden önce kapıda uzun uzun new moon'un afişine bakmaktan da kendimi alamadım.
aslında bugün için böyle bir planım yoktu ama birden ortaya çıktı iyi de oldu,çünkü çok ama çok eğlendim.tek kötü yanı etrafın bir sürü çocukla dolu olmasıydı malum bazen yetişkinler bile sinema zevkinize limon sıkarken çocukların sinema salonun da olmalarını umursamadan bağrışmaları arasında film seyretmeye çalışıyorsunuz tabii bir de anaları da onlara kendilerini kaptırıp yanındaki arkadaşıyla bağıra bağıra konuştu mu tamamdır işte :)

ben serinin ilkini seyretmemiştim,ikincisini seyretmiştim ve o da çok hoşuma gitmişti.normalde animasyon filmlerini Türkçe dublajlı seyretmeyi sevmiyorum herşey birebir çevrilmiyo malum ama bu animasyon çevirilerini Türkçe'ye o kadar güzel çeviriyorlar ki özellikle yerel şakalar cuk oturuyor filme zaten asıl komediler de orda başlıyor orjinalinde belki gülmeyeceğiniz sahnede Türkçesinde kopabiliyorsunuz.

konu isminden de anlayacağınız gibi nesli tükenen dinozorların aslında buzulların altında yaşamaya devam ettiğinin ortaya çıkmasıyla başlıyor ve öyle de devam ediyor fazla ayrıntıya girmeyeyim de filmi kaçırmayın :)
filmin bu serisindede dublajda aynı kişiler var:

Ali Poyrazoğlu Manny
Altan Erkekli Buck
Ayça Bingöl Ellie
Haluk Bilginer Diego
Umut Tabak Crash
Yekta Kopan Sid

iyi seyirler...
© the missing moments
Maira Gall