lanet olsun küresel ısınma'yı tetikleyen insanoğluna!!


geçen gün düşünüyordum da eskiden izmir'de de yaşasam atkı takardım eldiven giyerdim kış,kış gibiydi.soğuktu hava,üşürdüm.bi hurç dolusu atkım eldivenim var,pofuduk pofuduk kulaklığım var,ama gel gör ki takacak,giyecek hava yok.
ocak ayı geldi,geçen gün sadece yelek giydim ve eve ter içinde geldim.ne biçim bir illallah bu anlamadım.
dünya'ya gelebilecek en kötü varlıklar olan bizler de bu dünya'nın içine ettik nihayet hadi gözümüz aydın.daha ne diyeyim ben !

aman da aman kuzenim neler getirirmiş bana :)


selam,
uzun zamandır 32 mm(1&1/4") maşa istiyordum bende bi tane 19 mm(3/4")lik remington vardı ama saçım uzadıkça geniş olanlar daha çok ilgimi çekmeye başlamıştı.burda öylesine bi maşaya 50 tl vermektense kuzenimden istedim.
maşa dediğin bana göre herşekilde aynı diye düşünüyorum,başka bi markanın 32 mm liğini deneyene kadar en azından böyle düşünücem :)

benim için bu maşanın tek eksisi ısı ayarı olmaması oldu.geldiğinde ingiltere prizine uyumluydu ama onu da babam sağolsun halletti :)bu arada markası boots market markası yani.yaptığı dalgaları size göstermek adına buyrun fotoğrafları,daha sonradan ben sprey sıkmadığım için açılma oldu,benim amacımda hafif dalgaydı işime geldi doğrusu :)



niye nazar boncuğu koymuş ki bu kız derseniz eğer en son dişimin gözükütüğü fotoğraf yayınladım dişimin biri kırıldı ne olur ne olmaz !!kötü gözlere önlem almak gerek daha yeni düzene girdi de saçlarım :)

bir de bunların yanında bana hindistan cevizi ve badem özlü saç maskesi ve de sudocrem getirdi kuzenim.maske fena değil gibi ilerleyen günlerde daha iyi anlarım sanırım ama kokusu gayet güzel :)
sudocrem'de yurtdışında birçok kişi tarafından amacı o olmasa da sivilce tedavisinde kullanılıyor,gerçi benim sivilceler geçmeye başladı ama yine de kullanıyorum ne olur ne olmaz.

bu arada sizlerden yardım isteyeceğim .ben maşa,düzleştirici kullanıyorum haftada bir ya da iki,bildiğiniz bir ısı koruyucu spray var mı ?tutucu özelliği olsun istemiyorum sadece ısıdan korusun yeter.yorumlarla bana yardımcı olursanız sevinirim.

gözünü seveyim yerli sanayinin...
















selam,

günlerden bir gün alsancak hobi parfümeri'den perçem markasının vanilyalı asetonunu almıştım.daha öncede normal olanını denediğim ve sorun çıkmadığı için eve geldim,pamuğa döktüm ama sil sil çıkmıyor tabii aklıma hemen "döküldü de içine su mu doldurdular acaba?" sorusu geldi.neyse ben de gidip yenisini aldım tekrar aynı yerden bu sefer pamuk istedim orda deneyeyim diye o da çıkarmadı,bana başkasını verdiler ama evdeki kaldı tabii öyle.bende firmasına mail yolladım,tamam bir buçuk liralık şey ama ben artık bu konularda feci takıntılı olmaya başladım.yaşlılık belirtileri :)

biokozmetik adında izmirli bir firma kendisi.

cevap beklemezken birden çok ilgili bir müşteri ilişkileri ile karşılaştım.benden hemen seri numarasını istediler,hemen yolladım.bunun üzerine hemen araştırma yapmışlar ve bazı ürünlerde sorunu tespit etmişler ve üzerine gitmişler.

ben görmemezlikten gelen firmalara alıştığım için biokozmetik'in bu olayla birlikte gerçekten takdir edilmesi gereken bir firma olduğunu anladım.kendileri bugün de bana bir paket yollamışlar kendi ürünlerinden oluşan,ben sadece aseton beklerken bir sürü ürün çeşidiyle karşıma çıktı,diğer ürünleri daha deneyemedim ama asetonları gayet iyi,ben özellikle ağır kokan asetonlarla yapamıyorum bu nedenle perçem aseton tam bana göre :)

ilgilerinden ötürü kendilerine buradan da teşekkür ederim.

sanırım ben bohem tarzı giyimi seviyorum :)



























selam,
geçen gün öyle oturmuş düşünüyordum herşeyi ne kadar geç öğrendim,geç farkettim diye...aslında zaman öyle gerektirdi sanırım.hani derler ya "bizim zamanımızda hiçbirşey yoktu.",benim için düşünüyorum da gerçekten öyleydi.ben liseye giderken şu an ki olanakların neredeyse çoğu yoktu;tamam makyaj malzemeleri vardı,o zaman da bir moda denen kıyafetlerle dolaşanlar vardı,saç boyası vardı ama bunlardan helva yapabilecek bir "ben" yoktu ortada :)
lise yıllarımı şimdi heba etmişim gibi geliyor,gerçi bir çok yönden yaşlanınca şimdi ki kızlardan daha iyi bir cildim olacağı da kesin :P çünkü ben makyaj denen ganimet ile üniversitede tanıştım o da sadece fardan ve birazda sivilceleri kapatmaktan ibaretti.saçlarımı da aynı dönemlerde renklendirmeye başladım.ama bakım denen şeyden ve şekillendirmeden muzdaripti saçlarım yani biraz pespaye biriydim galiba ...üniversite yılları da böyle heba oldu anlayacağınız.bu benden mi yoksa zamanın gereksinimlerinden mi böyle kaynaklandı bilmiyorum.
ne zaman ki okul dönemleri bitti o zaman nelerin bana yakıştığını farketmeye başladım,bir de ben turkcell'den telsim'e mesaj gitmeyen belli kodlar ile bunun sağlandığı telefonların kullanıldığı devrin genciyim.düşünün ki o devirde makyaj,saç bakımı,giyim hakkında internetten bilgi almak hakgetire...gerçi hayatıma geç girmesine karşın iyi yakaladım.internetten bilgi almakta,alışveriş yapmakta,yeni şeyler keşfektmekte üstüme yok diyebilirim.
sonuç olarak bağlanacağım yer şudur ki bu kadar geç farkedilen şey arasında şunu da geç farkettim ki ben bohem tarzı giyimden hoşlanıyorum,tamam gerçek hayatta bunu çok fazla uygulayamıyorum ama seviyorum işte,deri takılar,sandaletler,botlar...özellikle de kahverengi deriyi çok seviyorum.değişik desenli bol elbiseler,etekler,fularlar...uzun örgülü hırkalar...örgülü ve hafif dalgalı saç modelleri.bayılıyorum bu tarza gavur ellerinde "bohemian chic" denen tarzdır,bahsettiğim :)
işte böyledir ey ahali kız geldi 27 yaşına anca bunu seviyorum dedi şükürler olsun en azından bunu dedik.
birçok şeyde ileri noktaya gelinen bu dönemde doğmayı çok isterdim,diyeceğim odur ki genç nesil sizin yerinizde olmayı sırf bu yüzden isterdim.değerini biliniz :)

bizim kızlar makyaj videosu çekmeye başlarsa :)

selam,
uzun süredir youtube'dan yabancı kızların makyaj videolarını izliyorum içlerinde iyisi de var kötüsü de tabii ama hiçbiri bizim kızların yerini tutmuyor ya :)

aslında ilk olarak bu videoları bulmam youtube'a makyaj yapımı yazmam ile başladı karşıma biz evleniyoruz evinin gülcan'ı çıktı onu görmem'le tanrım yabancılara geri dönmeliyim dedim kendime :)sizlerden bu görüntüleri esirgeyecek değilim tabii :))kendisi bildiğiniz badana yapıyor ama mac ürünleri ile lütfen :)




daha sonra google'da arattım ilarzu die bi hatunkişi çıktı o da maşallah bi yandan güzel sesi ile kulaklarınızı çınlatıyor bir yandan kıvıra kıvıra makyajını yapıyor,kendisi malesef mi şükürler olsun mu demeliyim bilmem youtube'a eklememiş videosunu ama google'da var buyrun izleyin doyum olmaz :)

http://video.google.com/videoplay?docid=7246493801616113174

bir de chocolatestar var o da pek gergin dövecekmiş gibi anlatıyor,gerçi kendi videosunda da demiş gerginim die :)

http://video.google.com/videoplay?docid=7246493801616113174

son olarak bu işi en düzgün yapan ise içlerinde bence hacer özellikle ses tonu ve diksiyonu inanılmaz güzel ancak arada o boğaz gıcıklaması olmasa süper olucak o da muhtemelen öğretmen hastalığından oluyordur ah tebeşirler ah...bir de hacer videolarında düz fırçaya hep açılı diyor bu da gözden ve de kulaklardan kaçmadı ama biraz daha çalıştığında daha iyi olucak bence,bir otorite değilim tabii izleyici olarak fikrim budur.kendisi makyaj günlüğü blog'ununda sahibi.


Mavi-Yeşil Göz Makyajı Videosu from Makyaj Günlüğü on Vimeo.

gel gör ki her ne kadar çoğunu eleştirsem de kendileri öyle ya da böyle cesaret ve özgüven örenği sergilemişlerdir bu yönlerini takdir etmek gerek...

ojelendim


selam,

bayağdır dilden dile dolaşan narçiçeği rengi oje sevdası en geç yoluyla bana da bulaştı,geç diyorum çünkü yazın daha çok kullanılan bir renktir bu oje.nedir,ne renktir bu oje diye bakınırken birden baktım ki flormar'ın nar çiçeği rengi ojesi elimde kasadayım,tabii boş durmayıp yanına iki adette bol parıltılısından oje aldım.her ne kadar fotoğraflarda sim küpü gibi gözükse de ojeler tırnakta daha çok hologramlı gibi duruyor,tam manasıyla değil ama :) nar çiçeği rengi de tam anlamıyla ismini hakediyor.yani fotoğrafların kötülüğü benim hala iyi bir makineye sahip olmamamdan ileri gelmektedir ey okuyucular...

bu arada flormar'a aslında hala gıcığım,blogger'lara yaptığı ürün gönderme,tanıtım çalışmasını duymuşsunuzdur.bende başvurmuş ve geri dönülerek ürün yollanacağı söylenmiş kişilerden idim ancak Elif hn. cağız sonrada salladı herhalde beni,bende onları sallamıyorum artık hıh :P

bu arada sevgili arkidişim miss marttle beni dikkate alıp konuk yazar olarak bir yazımı blog'unda yayınladı.işte yazım ...
gelelim aldığım ojelerin fotoğraflarına umarım yardımcı olurum...










owl city:rastgele bulunan güzel müzik

selam,
twilight serisi seveniyiz malum öylesine yeni çıkan müzikleri dinlemek isterken twilight yazdığımda vanilla twilight ismi ilgimi çekti owl city adlı gruba aitti kendileri de myspace sayesinde ünlenenlerden,daha çok elektronik müzik olarak da adlandırılabilir,bende sizle bir kaç videosunu paylaşmak istedim.iyi seyirler ve de dinlemeler...

Fireflies - Owl City from Kyle Puls on Vimeo.

bu da başka bi şarkı dinleyicisi tarafından oluşturulmuş..

-Türünü sadece kitaplarda ve filmlerde gördüğümüz adamlar adına-"new moon"


selam,
hafta sonu nasıl geçti bilemedim.tarih 20 kasım'ı gösterdi ama ben inatla gitmedim o gün ve ertesi gün 4 gözle beklediğim "new moon" a.dedim ki hafta içi geç bi saat olsun liseliler koşup gelmesin,filmde bıdır bıdır konuşup beni delirtmesin.
ve gün olarak bugünü seçmiştim forum bornova afm izmir'de en gidilesi sinemalardan olduğu için 18:50 seansına en arkanın en ortası koltuğuna iki kişilik yerimizi ayırttım.gel gör ki izmir trafiği bazı ağgedeşlere sorun çıkarınca ne kadar arayıp rica etsem de biletimi sattılar.benim surat asıldı tabii,istediğim birşey tam olmayınca hep moralim bozulur çünkü,ben plan yapıyorsam harfi harfine uymadığı zaman nedense çıldırıyorum en arkanın en köşedeki ikinci koltuğumuza kendimizi attık Allah'tan filmi 4 gözle bekliyordum ve şükür ki oturduğumuz yerden de kötü izlenmiyordu yine de gözüm benim istediğim koltuklara gitmedi değil,seni affetmicem afm :Pbu arada ilk filmde yer alan aaaahhh edward naraları,teenage muhabbetleri olmadan izlemekte ayrı keyifti,her ne kadar etraf liseli kaynasa da...

ilk filme göre ben aşırı beğendim en azından bi akıcılıkla sürdürmüşler bu sefer,bu arada bir şeyi daha farkettim ki ben bu filmle jacob'cı oldum :) ilk filmde beni rahatsız eden şey meğerse kendisi süper endam-ı arz olsa da robert pattinson ın oyunculuğu beni edward'dan koparıyor.tamam adam yakışıklı,bakışlar iyi ama birşeyler eksik geldi...nasıl başardılarsa taylor lautner de film de bayağ bir uzun gösterilmiş,bazı sahnelerde perspektif yaratılarak başarılmış ama takdire şayan bir başarı kaslara da süper makyaj yapmışlar :P
sonuç olarak kitapta nerdeyse yüzde 10 olan edward burda bayağ kullanılmış ve filme biraz daha ilgi çekici hal getirmiş,yönetmen değişikliği de kesinlikle işe yaramış...

2 saat on dk reklam ile 2 saat 40 dk olan film benim için su gibi geçti,doğal ortam görmeye gelen bazı ağgedeşler için ise son derece uzun geldi,anlayacağınız kitaba ilgisi yoksa arkadaşınızın sıkılması muhtemel.yanımdaki çocuğun filmin sonu karşısında "üçüncü kitabı da alıcam anlaşıldı" demesi ise böyle erkeklerde varmış demekki dedirtecek kadar sevindirdi,türleri tükenmemiş yani :)ama kitapları geç okuması da bir eksi puan tabii :)new moon için geri sayım bitmişken sıra eclipse'ye geldi,haydi gözümüz hayırlı olsun...

bu arada youtube'da gezinirken şu video'u buldum ve bayağ bi güldüm...yeni moda edward ısırığı :))

Before Sunrise-Before Sunset


geçenlerde yine canım sıkkındı her zaman ki gibi...ben de böyle zamanlarda en sevdiğim filmleri tekrar tekrar seyrederim,neden bilmem ama görmediğim ayrıntıları görmek hep hoşuma gitmiştir.benim favori  film ikilemesinden before sunset'i izledim ilk önce bu sefer.aklıma birden niye daha önce bu filmlerden blog'umda bahsetmediğim konusu aklıma geldi ve işte karşınızdayım :)

ilk olarak bu film hakkında erkekleri uyarmalıyım bu film gerçekten sadece diyaloglardan oluşmaktadır yani muhtemelen canınız sıkılacaktır onun için sizlere önermiyorum bu güzel filmi.siz gidin vurdulu kırdılı filmler seyredin,sonra sevgililerinizi-eşlerinizi sallamayın ne gerek var,nasılsa onlar sizin için herşeyi düşünür,süprizleri onlar size yapar,hatta sizin için düşünür bile :)

before sunrise 1995 yapımı senaryosu Richard Linklater&Kim Krizan tarafından oluşturulmuş ve Richard Linklater tarafından yönetilmiş.2004 yapımı devam filmi before sunset'de ise yazar kadrosuna iki filmin de başrol oyuncuları ethan hawke ve julie delpy de katılmış.

ilk film de amerikalı jesse(ethan hawke) madrid'de okuyan kız arkadaşını görmeye gider fakat artık kız arkadaşının onu istemediğini anlar ve bulduğu ilk ucuz uçuşun viyana'da olması nedeni ile tren ile viyanaya seyahat etmektedir,fransız celine(julie delphy) ise budapeşte'deki büyükannesini ziyaretten dönmektedir.
ve herşey trendeki çiftin kavgası ile başlar...


bu filmi izlediğim de hep kaderin bir gün de bana böyle güzel rastlantılar getirmesini dilemişimdir.gerçi celine her ne kadar jesse'ye bilerek karşı koltuğuna oturduğunu söylese de...bazen kendi kaderimizi kendimiz yazıyoruz kısmı da buraya ait sanırım.trende başlayan konuşma sonucu birbirlerinden etkilendikleri belli olan çift jesse'nin tren'den inerken içine dert olup celine'e trenden inip bir gün boyunca viyanayı gezmeyi ve zaman geçirmeyi teklif etmesiyle bütün bir gün viyana'da tam anlamıyla dürüstlüğe dayanan ve çok eğlenceli bir sohbete dönüşür.



beni en çok bu film de etkileyen şeyler diyalogların dikkat çekici şekilde akıcı olması ve özellikle içeriği,filmin müziği ve de şehrin güzelliği olmuştur hep.filmin ana teması bence masumca olmayan şeylerin,masumlukla anlatılabilmesi.

dediğim gibi bu sefer izlemeye before sunset'den başladım böyle yapınca 9 sene de insanların birçok değişimine de şahit oldum.julie delphy ilk filmde jesse'nin dediği gibi gerçekten de "botticelli'nin meleği"kadar hala güzeldi,ama canlandırdığı celine ilk filmde jesse'nin devamlı yaptıklarını,söylediklerini mantıksal sözlerle çürüttüğü,hayallerine artık eskisi kadar güvenen,güzellikleri gören celine değildi.aşkları,yaşadıkları artık onu jesse gibi gerçekçi yapmıştı.ne ilk filmin sonu ne de ikinci filmden çok fazla bahsetmek istemiyorum eğer izlemek isterseniz diye.dediğim gibi uzun diyaloglarla dolu bir film bu tavsiyem gerçekten zaman ayırabileceğiniz bir günde seyretmeniz ve diyalogları takip etmeniz,emin olun sizden birşeyler götürmeyecek aksine yeni şeyler ekliyecektir :)
iyi seyirler












bu da benim fikir oluşturması açısından bulduğum bir mini klip,filmin en güzel kısımları ve de şarkısından oluşan...

yaş 27...

sanırım açıklamaya hiç gerek yok...başlık ve resim yeterince açıktır :) evet bugün itibari ile tam 27 yaşındayım ben,koskoca bir kız.hiç hayıflanma gibi bir niyetim yok "yaşlanıyorum" yönünde,çünkü bu yaşa gelmeyen gelipte kendini bulamayan,bulmasına fırsat verilmeyen bir sürü insan varken.şükürler olsun ki bu yaşımı da gördüm...




hani derler ya(inanır mısınız bilmem )yeniden dirileceğimiz yaş en olgun olduğunuz dönemdir sanırım ben bu yaşımda gözümü açacağım diğer hayatıma,bir sürü pozitif negatif şey yaşadım şimdiye kadar ama her yeni şey beni ben yaptı...

  • bu yaşımda içsel olgunluğumun en yüksek olduğu dönemi yaşadım
  • ama şeytan tarafından kandırılacak kadar çocuk olduğum dönemler de oldu ama hep bunun farkındalığıyla törpülemeye çalıştım kendimi
  • beklentilerimi en az da tutmayı öğrendim,hayallerim kırılmasın diye...
  • hayallerim olmadan ben bir hiçtim çünkü
  • beni önemsemeyen insanları önemseyerek ailemin ne kadar iyi bir insan yetiştirdiğini öğrendim
  • ve verdiğim öneme layık olmayan insanlara anında kapılarımı kapatabilecek kadar kötü bir insan olduğumu,küçük bir gülümseme ile tekrar eskiye dönebilecek saflıkta olduğumu da
  • hergün yeni birşeyler öğrendim,bunlardan biri beni çok iyi tarif etti stoa okulunu "sarsılmazlık" tanımlaması.öğretiye göre sarsılmazlık,"mutluluğun temeli olan mutlak ruh dinginliği"ydi,ve ben bu kadar olumsuz şey yaşadığımda hiç bir zaman mutluluğumu yitirmememi ruhumun dinginliğinden geldiğini anladım.
  • diğer bir iyi şey ise Şems-i tebrizi'nin kurallarından olan 14.cü kuraldı..."Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?" diyordu Şems,ve ben aciz insan gerçekten nereden biliyordum altının üstünden daha iyi olmayacağını!?
  • işte bu yüzden düzen korkusunu bi kenara atmayı öğrendim
  • yüzüne gülerken arkandan konuşacak kişilere gülme konusunda tasarrufa gitmeye karar verdim,çünkü biliyordum her gülücük bana arkamda kötü sözlerle dolu bir liste bırakacak ve biliyordum ki onlar öyle yaptıkça ben de onlar gibi olacak başkalarının listelerine el yazımı dökecektim...
  • birçok şeyi umursamamam gerektiğini farkettim biriktirdiğim herşey gece diş sesleri,sabah çene ağrısı olarak geri dönecekti...ve şebnem ferah'ın dediği gibi "içinde yüzdüğüm deniz" okyanus olacaktı. 
  • umursamamam için ise duymamam gerektiğini farkettim hep o dönemler de kaçmak isterdim bir yerlere,hala kafamda bir sürü yer var gitmek istediğim ve bu da dönüp dolaşıp beni hayal kapıma getirdi,realist dünyaya değil,oraya gidersem bu hayat gerçekten çekilmezdi
  • hep hayallerimin olacaklarını düşünerek geldim bu yaşa ve ne kadar yaşayacaksam da böyle devam etmesini sağlamaya karar verdim
  • şimdiye kadar yaşadıklarımın başkalarının fikirleri ile çizildiğini farkettim,yaratıcı dünyamda bir çizik bile atmamıştım onlara,özgürlüğüm elimden tutunca sayfayı tamamen kendime göre şekillendirmeye karar verdim.
  • insanlardan soğuduğum zaman bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını gördüm,o raddeye gelene kadar çok sabırlı biri olduğumu farkettim ama bu sabır bana yine içe atma ve bunun sonuçları olarak dönüyordu...
  • bana güven telkin edip başkası nazarında beni sözle yücelten insanların tek amaçlarının saf bir laf taşıyıcısı aramaları olduğunun farkına vardım.
  • ve bunca şeyi öğrenirken zamanı geldiğinde sert biri olmayı öğrenemedim hiç bir zaman,bunun üstünde çalışıyorum
  • ve işte bütün bunları biriktirerek "selcen" olduğumu anladım,insanın en iyi dostu kendidir derler ya ben de bu selcen'i neden bu kadar sevdiğimi işte bugün anladım,selcen ummadığı yerlerden çok iyi arkadaşlar edindi,arkadaş olarak düşündüklerinin ise bir yalana dönüştüğüne şahit oldu işte bu yüzden beni karşılıksız sevenlere kapım her zaman açık,sevmeyenlere de kapım hiç bir zaman duvar değil,taa ki o duvarı kendileri örene kadar...o duvarlar örüldüğünde de geri dönüş gerçekten olmuyor!
işte bu maddelerin sayısı kadar yaşıma girdiğim gün ben en güzel d.günlerimden biriydi sinema'ya gitmiştim "nothing hill"e ve bir şeyler almıştım kasadaki kız bana en güzel yaştasın değerini bil demişti ama bilmiyordu ki o zaman daha selcen selcen değildi...

flormar supermatte oje serisi


selam,
uzun  zamandır zoya,opi gibi oje markalarının matte serilerine bakıp iç geçiriyordum,denemek için de can atıyordum tabii.gel gör ki bir ojeye o kadar para harcamakta hiç işime gelmiyordu.

Sonra öylesine internette gezinirken şu blog'da bu ojelerden bahsedildiğini gördüm ve aşırı bir sevinçle aramaya başladım malum izmire hep daha sonra gelir böyle şeyler neyse bir yerde buldum ve 3 adet aldım.fuşya gibi görünen koyu bordo çıktı,kırmızı görünen ise vişne çürüğü bende ikisini eleyip bugün bu rengi sürdüm numarası m105 ben bunu da beğenmedim ama idare eder.


niye beğenmedin derseniz mat diyince benim aklıma diğer ojelerdeki gibi olacağı fikri gelmişti.mesela sağda resimde görüldüğü gibi,nerde bizim memlekette böyle ojeler ah ah :) alt soldaki de flormarın matte anlayışı el mankenimiz pek iyi değil ama tanıtım için katlanınız :)

cherry culture alışverişi-vol.2 ve emily göz kalemleri

selam,
belki biliyorsunuzdur cherry culture'da yüzde20 sonbahar indirimi vardı,benimde merak ettiğim allık milani luminous indirime girmişken birşeyler alayım dedim kargo ücreti 10 dolar gibi bi tutar onu da paylaşıcak arkadaşı buldum ve siparişimi verdim.aldığım farlar nyx'in son çıkan renklerinden iki tanesi istediğim gibi fakat bi tanesi hiç ismine uygun çıkmadı,lipgloss!da ben natural daki gibi simsiz güzel bir gloss beklerken hafif simli çıktı bu sefer süper bir alışverişti diyemeyeceğim benim için ama yine de yeni şeyler her zaman insanı sevidiriyor :)
işte aldıklarım...
milani-luminous allık:
yapısı çok güzel tende duruşu güzel ancak koyu tenlilerde pek belli olmayabilir.




























nyx farlar:bence önceki far serisinden biraz daha güzel bir sürümü var ipeksi denen tarzda :)
skin tight'ı ve kiss in casablanca(k.i.c)'yı kesinlikle öneririm.k.i.c görüntülerden daha canlı bilginiz olsun ama diğer renkler hemen hemen aynı...bu arada peach bronze ise isminin aksine sadece bronze herhangi bir şeftali tonu göremedim...





nyx round lipgloss-peach:
bu renk fotoğrafta her ne kadar pembe tonu gözüksede şişesinde tam bir yavruağzı renk,dudakta da şeftali tonu durmadığını söylemeliyim yapısı diğer nyx lip glosslar gibi benim çok hoşuma gitsede yanıltıcı renk ismi ve içindeki ufacıkta olsa simler hoşuma gitmedi...

ve toplu olarak örnek uygulamaları :
işte böyle...
umarım bu fotoğraflarla size de yardımcı olabilmişimdir :)
bir de bunlarla alakasız olacak ama memleketim kızları emily kalemleri övüp duruyordu bende geçen seneden itibaren buldukça almaya çalışıyorum,genelde far sürmem göz kalemleri ile işi halletmeye çalışırım böylesi daha kolay oluyor çünkü,onlardan da elimde olanların fotoğraflarını çekmiştim onu da bu yazı da aradan çıkarayım :)
sırası ile numaraları:
üst sıra 107 116  106
alt sıra  120 113 109
şu ara 109 ve106'yı çok fazla kullanıyorum gerçekten çok güzel renkler,kalemler bende çok kalıcı şunu da eklemem gerek benim göz çevrem çok kuru bunun da etkisi olabilir ama renkler ilk sürüşte kendini gösteriyor bende bu kalemleri tavsiye ederim.
flaşlı


flaşsız

The Ugly Truth-Kadın Aklı Erkek Aklı

ya bu nasıl güzel bir filmdir böyle...böyle de giriş yapılmaz ama bu film yaptırır.oyuncuları,müzikleri,çekim alanları herşeyiyle romantik komedi hazineme bir film daha kazandırdım hafızamda.ilk olarak katy perry "hot and cold" çalmaya başladığında tamam dedim doğru filmdeyim,bazen öyle romantik komedi filmler oluyor ki dram çıkıyor sonradan işte o anda verdiğiniz sinema parasına yanıyorsunuz.
katherine heigl ile gerard'cığım feci yakışmışlar.ama film de beni benden alan nokta gerard butler'ın bakışları ile herşeyi anlatabilme yeteneğiydi. gerçekten aşık zannettiriyor.her hatunkişinin bir erkekten beklediği herşey bu adamda toplanmış gibi.300 spartalı da o kadar dikkatimi çekmemişti bu yetenek insanı p.s. i love you da az da olsa şahit olmuştum ancak bu film onu gönlümün tahtına oturttu resmen.
aslında klasik bir aşk hikayesi başkasına ayarlanmaya çalışılan bir kadın ve ona yardımcı olurken ona aşık olan erkek.ama o kadar zevkli bir senaryo yazılmışki filmde son ana kadar gülüyorsunuz.eğer canınızın sıkıldığı bir gün ise mutlaka bu filme gidin kaçırmayın derim ben,çıkışta neden geldim yine çirkin gerçek olan "böyle adamlar yok ki" ile karşı karşıya kalıcaksınız ancak,keşke tüm gerçekler bu kadar çirkin olsa :)

bu arada müzikleri demişken iki en sevdiğim şarkı daha bu film de kullanılmıştı biri sözleriyle beni müthiş etkileyen natasha bedingfield-poketful of sunshine diğeri de bu yaz bende devamlı dans etme isteği uyandıran flo rida'nın right round,ben size şimdilik natasha'nın videosunu ekledim,belki sizin de gününüze renk katar :)

emmy 2009 elbiseleri -iyiler&kötüler-

selam,
emmy,oscar ödülleri törenleri gibi organizasyonlar çoğu zaman modanın nereye gittiğini gösterir,çünkü birçok ünlü modacı aktris ve aktörleri giydirir ve takıları da bu yolla tanıtırlar.bu sene bende bi gözattım elbiselere ve sizinle paylaşmak istedim öncelikle şunu söylemeliyim ki daha çok omuz detaylı elbise vardı straplez artık ön planda değil,bana göre iyi olanlar başlıyayım...
Leighton Meester

bu arada Leighton single çıkarıcakmış konuşma sesi her ne kadar içaçıcı olmasa da görücez bakalım :)
Olivia Wilde


straplez tarzda iyi olanlar :
Drew Barrymore

Jennifer L. Hewitt


ve tekrar omuz detaylı olarak
Lindsay Price


 ve de kötüler...
ilk olarak
Sarah Silverman


Hayden Panettiere


Kyra Sedgwick


Heidi Klum



başlıca dikkatimi çekenleri paylaştım sizinle yoksa sayılabilecek gerçekten kötü elbise çok fazlaydı :)beğenmediklerimin nedenlerini paylaşmam gerekirse
Sarah Silverman'ın o kötü elbisesine açıklama bile getirmek istemem:)
Heidi Klum tamam hamile ama bunu insanların gözüne sokan bir elbise bence büyük bir hata,hoş gelmiyor bana
Kyra Sedgwick ise "closer" da oyunculuğuna feci bir hayranlığım var ama kıyafet zevki beni öldürdü yeni yetme kıyafeti gibi üstündeki
ve onun aksine de Hayden 45 lik hatun kıvamında oysa ki kendisi daha 20 yaşında
işte böyle sizin fikirleriniz nasıl peki ? :)

**düzeltme:leighton'ın şarkıları internete düşmüş ben uyuyormuşum :)
                  işte ilk şarkılarından biri "body control",ülkemizde olduğu gibi yurtdışındada aynı 
                  uygulama mevcutmuş demek ki tuttu mu hadi albüm yapalım :)
                  şunu da eklemeden geçemeyeceğim her ne kadar büyümüşte küçülmüş havası olsa da
                 taylor daha iyi gibi...
                 bu linkten şarkıyı dinleyebilirsiniz "body control"

bayramınız kutlu olsun :)

          

konumuz:vma 2009

selam,
bu seneki vma neydi öyle kanye west yine geceyi reyting açısından kurtaran kişi oldu sanırım,gerçi bu törenin pek reyting'e ihtiyacı yok ama artık kanye'ye para verdiklerini düşünmeye başladım :)
böylesine büyük bir organizasyon da bulunmayı çok isterdim yapılan gösteriler,konserler ve de sevdiğiniz sanatçıları görme şansı...
ilk olarak kanye west'in yaptığı dengesizlikten bahsetmek lazım.taylor swift en iyi bayan video ödülünü "you belong with me" şarkısı ile alınca kanyecim de bu beyonce 'nin hakkı diye attı kendini ortalıklara zavallı taylor da yazık ne diyeceğini bilemedi beyonce şaşkınlıktan öylece bakakaldı.tam bir rezaletti kanye west her ne kadar özür dilese de taylow swift'in tek ödülü burnundan geldi,gerçi daha sonra beyonce kendi ödülünü almaya çıktığında taylor swift 'ide davet etti ama olan olmuştu.bu video'dan olanları izleyebilirsiniz :http://www.youtube.com/watch?v=1z8gCZ7zpsQ

 gecede benim ve birçok kişinin sabırsızlıkla beklediği new moon ön gösterimi de yayınlandı.



beni en çok etkileyen show ise kesinlikle lady gaga'nın paparazzi için sergilediği sahne showuydu,bu kadın tam bir show girl bence artısı sesi de iyi :)onu da sizin için buldum iyi seyirler...



bu arada dün öğrendiğim tek kötü olayda Patrick Swayze'nin ölümüydü kendisi benim ortaokul aşkımdı,daha sonra'da film sevgimin başladığı zamanlarda da ghost'la kalbime taht kurmuştu,57 yaşında çok genç ölmesi gerçekten üzücü...

puzzle'ımı satıyorum

selam,
ben bu puzzle'ı eski çalıştığım yerden çok severek almıştım,ama ne elim gitti yapmaya ne de kafamı verebildim,bir de üstüne annemin ev toplama hastalığı eklenince şöyle bir yayamadım parçaları :) o yüzden satıyorum normalde 33tl'ye almıştım 15tl yi kim verirse onundur bu güzel puzzle,kargosu sizden...

© the missing moments
Maira Gall